Ana içeriğe atla
                                                            Bulanık Ovası
Bilican Dağı’nın kuzeyinde, alçalan tepeler üzerindeki Bulanık ilçesinin şirin mi şirin ,lalelerin ve telli turnaların diyarı ,Bulanık Ovası’ndan söz etmek istiyorum.
Ova Bulanık ilçesinin önünde bir tepsi gibi duran irili ufaklı tepe ve düzlükten oluşan bir coğrafi yapısı vardadır.Ova içinde ihtiyaç duysanız bile küçücük bir taşa rastlayamazsınız.Verimli topraklarında birçok bitki hayat bulur.Baharda ova laleleriyle,sümbülleriyle ,gelincikleriyle bir geline benzer.Başta buğday,arpa,pancar,nohut,azda olsa mercimek gibi ürünler yetişir.Yonca ,fiğ,yulaf gibi yem bitkileri de yetişirdi.
Ovada doğudan başlayarak;Söyütlü,Kekeli,Pulul,Güllüova,Rüstemgedik,Sultanlı,MollaMustafa,Kotanlı,Yoncalı,Teyğut Köyleri ,kimi ovanın içinde ,kimi kenar kısımından ,ovayı çepeçevre sarar. Vangölü’nün  kuzeyinden Aladağ’dan doğan Murat Nehri ovanın kuzeyinden yeşilin ve mavinin tonlarıyla akar.Nehir yatağında bükler oluşturur.Murat nehrinin alabalık,kefal,sazan balıkları ayrı bir lezzettedir.Olta balıkçılığı yapanlara çok güzel imkanlar sunar.Murat Nehri baharda  coşkuyla akar.Yağmurun şiddetli olduğu dönemde suları kahverengiye çalar,yatağına sığmaz ovaya yayılır.Yatağında kristal gibi kumlar bırakarak.Kıyısı telli turnaların yaşam alanıdır.Eskiden sürüler halinde gelir,kıyıda yumurtalarını bırakır,ekinlerin arasında boylu otlara yuvalarını yaparlardı.Turnalar gelince, ovada yanık bir ses kulaklara huşu verirdi.
Ovanın içinden ilçe merkezine çok yakın olan,(ilçenin güneyinden)  Körse Deresi sularını açık yeşile boyamış gibi kıvrıla kıvrıla akardı.Etrafı irili ufaklı sazlıklar ve çalılar dereye ayrı bir güzellik katardı.Kıyıdaki kurbağaların sesi etrafa yayılırdı.Körsu Dersinin üzerine sulama amaçlı baraj gölü yapılmıştı.Kimi zaman baraj su tutsun diye kapakları kapatılır.Zaman zamanda kapaklar açılırdı.Baraj kapakları açılınca suyun içindeki balıklar sendeleye sendeleye oraya buraya kaçmaya başlardı.İlçenin
gençleri hızla gelen suyun içinde dirgenlerle,balık avlardı.Yaptığımız balık avlama, şimdiki zıpkınla balık avlamanın atası sayılırdı.Avlanan balıklar akşam sofrasına ayrı bir çeşit olurdu.Körsu’nun kumsallarında vakit geçirmek,güneşlenmek başkaydı,yalnız güneşlenirken krem falan sürmezdik,kumsalın bazı yerlerinde çamurlar olurdu,o çamurları üzerimize sürerdik.Körsu Deresi sakin sakin akarken kıyılarında irili ufaklı yarım adalar oluşturur.Bu yarımadalar: (Ayvaz Lelenin, Nofil Amcanın,Mustafa Dayının,Danışmanların,Gülmemmed Dayının,Meclis Dayının ) dı. Bu adalarda güzel incecik ok gibi çalılar yetişirdi.Çalıların bazılarıyla kış için sepet dokunur,çalgı yapılırdı ,bazılarıyla ok atmak için yay yapılır,bazıları da  öküzleri sürmek için kullanılırdı.Adaların bir güzel yanı da .Çoook serin olurlardı,kafa dinlemek isteyen gençler,küçük bir çilingir sofrası kurar muhabbete başlardılar.Bir tarafta suyun durgun akışı,bir tarafta yeşilin tonları,inanın insanın ruhuna dinginlik verirdi.
Ovanın içinden geçen birde su kanalı vardı.Etrafı çakıl taşlı yol,içi beton kanal,pancarların sulama döneminde, barajdan kanala su verilirdi.Yazın sıcak günlerinde çevresindeki çalışanlar, serinlemek amaçlı içine girerlerdi.Pancar sulayanlarda kurdukları motorlarla su çekerlerdi, tarlalarına.O işin de ayrı bir zorluğu vardı.Toprak suyu görünce yapısı gereği çok çamur olurdu.Çizmeler üç kat daha ağırlaşırdı çamurdan.Mola verilince ayaklarımızı dinlendirir ,yorgunluğumuzu üzerimizden atmaya çalışırdık.
Körsu Deresi Ve Su kanalı ovayı ortadan ayırarak vakurla akardı.Körsu’nun kıyısında sonbahara doğru genç kızlar yün yıkar.Tokaç sesleri ovaya yayılırdı.Yünden çıkan köpüklere hayretle bakakalırdık.Ayrıca değirmene gidecek buğdaylar ayrı bir törenle yıkanırdı.Suyun kıyısına çakıl taşlarının olduğu yere büyük üç odun,bir kilimle yıkama yeri yapılırdı.Buğdaylar torba torba veya tenekelerle kilimin içine dökülür yıkanırdı.Yıkanan buğdaylar kıyıda kuru kilimlerin üzerine serilir,kurutulduktan sonra, ayıklanıp, elenir değirmene götürülürdü.Her şey tatlı bir yorgunlukla sürer giderdi.Ova bereketini sundukça bizleri mutlu ederdi.25.05.2015

                                                                                                                Celal Yıldırım

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Çalışanları Aydın’da anjiyoğrafi olmam gerektiği tarafıma bildirildi.Bunun üzerine Dokuz Eylül Üniversite Hastanesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalında Sayın Prof.Özer Badak Hocamız ile irtibata geçtik.Hocamız 29.06.2015 pazartesi günü servise yatışımı yaptı.Ertesi gün Prof.Özer Badak ve ekibi başarılı bir şekilde anjiyografimi yaptılar.Serviste bir  gün süre ile kaldım.Başta Hocamız ve ekip arkadaşları olmak üzere,asisitanlar,hemşireler,personeller gerekli ilgi ve alakayı hastalara gösteriyorlardı.Görev bilinciyle hareket ediyorlardı. Yapılan anjiyografinin sonucunda,pekte istenmeyen bir sonuç çıktı.Kalbi besleyen damarlardan üç tanesi (ikisi 0/0  100, biri 0/0  80)tıkalıydı.Hocamız sonuçları değerlendirdi.By pass olmam gerektiğini söyledi. Bu kez Kalp Damar Cerrahisinden Prof.Dr.Şevket Baran Uğurlu Hocamız ile görüştük.Bir hafta sonrasına ameliyat gününü verdi.Hiç beklenmedik bir sonuçla karşı karşıyaydım.Çok da yapılacak bir seçene...
                                                                 Okulların Mimarisi  Hep merak etmişimdir.Okulların projelerini çizen mimarlar ve o projeleri hayata geçiren mühendisler,bitirdikleri bu binalarda eğitim yapılırken, yapılan binadan kaynaklı ne tür zorluklar yaşandığını biliyorlar mı? Acaba Milli Eğitim Bakanlığı tek proje üzerinde ısrarcı mı oluyor?.Bilmiyorum.Bu projelerin arsa üzerine oturtulmasında şehirlerin,iklim,rüzgar,eğitim döneminde binadan yararlanılan güneşli  gün sayısı dikkate alınmaz mı?Binalarda  sosyal donatılar yeterince düşünülmez mi?  Her şehrin güneşten etkilenmesi farklıdır.Mesela Aydın ili Nisan ayından itibaren çok sıcak alır.Bana göre okul binası...
Kalp Ağrısı Yürekte yangın var ,damarda kan yürümez. Damar neşter yedi mi kanar da kanar. Nasılda yanar yaralar nasıl? Sızılar dinmez, geceler sabah olmaz. Uyanırım penceremde İzmir  Dağları,çam kokusu. Odamda hemşireler,doktorlar hastaları gezer, Her birinden ayrı ayrı çare beklersin. Özveri ile çalışırlar, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi çalışanları. Yaralar söz dinlemez,gününü bekler. Sabırla düzelir kesilen yaralar. Umut kapıyı çalar,sağlık yüreği yoklar. Damarda kan akarda akar.                21.07.2015    Celal Yıldırım